İnsülin Direnci Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey!
Yayın Tarihi: 07/04/2019İnsülin Direnci Nedir?
İnsülin pankreas adı verilen ve midenin alt kısmının arkasında yerleşen bir organ tarafından salgılanan bir hormondur. Hücrelerin kandaki glukozu almasını ve kullanmasını sağlar. İnsülin direnci olan kişilerde hücreler insülini etkili şekilde kullanamazlar.
Hücreler glukozu absorbe edemediğinde kandaki şeker seviyeleri yükselmeye başlar. Kan şekerinin olağan seviyelerin üzerine çıkması, ancak henüz diyabet tanısı konacak kadar yüksek olmaması durumunu doktorlar prediyabet olarak adlandırırlar. Prediyabet sıklıkla yüksek insülin direnci olan kişilerde ortaya çıkar. ABD’de her üç kişiden biri prediyabetiktir.
Kan Şekeri Dengesinde Bozulma
İnsülin direnci kandaki yüksek glukoz seviyeleri hücrelerin onu absorbe etme ve enerji için kullanma yeteneği azaldığında ortaya çıkar. Bu durum prediyabet ve ardından da diyabet oluşumu riskini arttırır. pankreas düşük emilim düzeyini aşacak düzeyde insülin salgılayabilirse diyabet daha düşük oranda gelişir ve kan şekeri sağlıklı sınırlarda kalır.
İnsülin Direnci Diyabete Dönüşür mü?
Prediyabeti olan bir bireyde pankreas vücudun direncini kırmak ve kan şekeri seviyelerini düşük tutmak için giderek daha fazla insülin salgılamaya zorlanır. Zaman içinde pankreasın insülin salgılama yeteneği azalmaya başlayabilir ve bu da şeker hastalığı oluşumuna yol açar. İnsülin direnci Tip 2 diyabetin en temel özelliklerindendir.
İnsülin Direnci Nasıl Gelişir?
İnsülin kan dolaşımında glukoz miktarlarını sabit tutmak için zorunludur. Hücrelerin dolaşımdaki glukozu hücre içine alarak enerji üretmek için kullanmalarını sağlar. İnsülin aynı zamanda karaciğerin dolaşıma salmak yerine glukozu depolamasını da sağlar. Karaciğer glukozu glikojen adı verilen bir formda depolar.
İnsülin genellikle vücudun sağlıklı bir enerji dengesinde kalmasını sağlar ve kan glukozunun uzun süre yüksek kalmasına asla izin vermez. İnsülin direncinin nedenleri kompleks olmakla birlikte, bazı basamaklar bilinmektedir. Hücreler insüline karşı duyarsızlaşırlar. Direnç başta pankreastan fazla insülin salgılanmasıyla yenilmeye çalışılır. Pankreas bir süre sonra hücrelerin artan direncine yetecek kadar insülin salgılayamayacak hale gelir. Sürekli olarak yüksek kalan kan glukoz seviyeleri gelişir. Bu da gerekli korunma stratejileri ve önlemleri uygulanmazsa prediyabet ve Tip 2 diyabete doğru ilerler.
İnsülin Direncinin Belirtileri Nelerdir?
İnsülin direnci genellikle diyabet gelişene kadar pek belirti vermez. Prediyabeti olan kişilerin % 90’ı durumlarından haberdar değildir. İnsülin direnci alttaki durumlara yol açabilir:
-Akantozis Nigricans: Koltuk altı, kasıklar ve ensede belirgin olmak üzere kahverengi lekelenmeler şeklindedir.
-Polikistik over sendromu: İnsülin direnci PCOS belirtilerini kötüleştirebilir. Bunlar düzensiz adet, kısırlık ve ağrılı adet görmedir.
Ayrıca insülinin kanda yüksek seviyelerde olması kalp hastalıkları ve damar hastalıkları riskini de diyabet olmaksızın arttırır.
İnsülin Direnci İçin Risk Faktörleri Nelerdir?
-Fazla kilolu ya da obez olmak, özellikle de yağlar göbek çevresindeyse
-Hareketsiz yaşam tarzı, egzersiz yapmamak
-Sigara tüketimi
-Uyku düzensizliği
-Yüksek kan basıncı
Prediyabet ve diyabet için bazı risk faktörleri aynı zamanda kalp hastalığı, diğer kardiyovasküler problemler ve serebrovasküler hastalıklar, örneğin inme için de risk faktörüdür. Bazıları yaygın ve önlenebilir olan bu risk faktörleri nedeniyle sağlık otoritelerinin bunlara yoğunlaşması hastalık riskini de azaltacaktır.
İnsülin Direnci Tanısı Nasıl Konur?
Bir takım testler prediyabet ve diyabet tanısına yardımcı olabilir:
-A1c Testi: Kişinin önceki 2-3 ayda kan şekeri seviyesini gösterir
-Açlık kan şekeri: 8 saatlik açlık durumunda kan şekeri seviyesi
-Rastgele Glukoz Testi: Gün içinde herhangi bir zamanda alınan kan şekeri seviyesi
Tanıyı kesinleştirmek için genellikle kan şekeri ölçümünün birçok kez tekrarlanması gerekir. Kan şekeri tekrarlayan testlerde normal sınırların dışında çıkarsa insülin direnci tanısı konabilir.
İnsülin Direnci Nasıl Önlenir?
İnsülin direnci ve Tip 2 diyabete yol açan aile öyküsü ve genetik gibi bazı faktörler önlemez. Ancak kalp hastalığı ve inmede de olduğu gibi, bazı faktörler değiştirilebilir. Kas dokusu egzersizden sonra insüline daha duyarlı hale gelir. Bu nedenle sağlıklı yaşam tarzı, kilo verme ve egzersiz insülin direncini azaltabilir. İnsülin direnci veya prediyabet tanısı konduğunda alarma geçip bu değişiklikleri yapmak ve ani sonuçlar beklemek yerine bunu sürdürülebilir hale getirmek önemlidir.
Egzersiz seviyesini kademeli olarak arttırmak, günde bir öğünü sağlıklı, düşük kalorili bir öğünle değiştirmek ve her hafta bir basamak ilerlemek daha kalıcıdır. İnsülin direncini azaltmanın en etkili yolu yavaş ve sürdürülebilir değişiklikler gerçekleştirmektir. Prediyabet sadece bir uyarıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri prediyabetin diyabete dönüşmesini % 58 oranında azaltabilir.
Karaciğer Hücrelerinde Obezite Ve İnsülin Direnci Arasındaki Bağlantı
Cenevre Üniversitesi’ndeki (UNIGE) bilim adamları, obezite ile insülin direncini birbirine bağlayan faktörleri ve hastalığın başlangıcında karaciğerin oynadığı kilit rolleri tespit ettiler. Bilim insanları, obezite bağlamında artan PTPR-γ proteininin karaciğer hücrelerinin yüzeyinde bulunan insülin reseptörlerini nasıl inhibe ettiğini çözerek potansiyel terapötik stratejilerine olanak tanırlar. ‘Hepatik protein tirozin fosfataz reseptörü gama, obezite kaynaklı inflamasyonu insülin direncine bağlıyor’ (Hepatic protein tyrosine phosphatase receptor gamma links obesity-induced inflammation to insulin resistance) adlı çalışma, Nature Communication’da yayınlandı.
Obezitenin bir özelliği olan yağ hücrelerinin genişlemesinin karaciğere ve diğer organlara etkisi olan inflamatuar sinyallerde artışa neden olduğu bilinmektedir. Obezite kaynaklı inflamasyon, diyabet gelişiminde önemli rol oynayan NF-kβ adlı bir transkripsiyon faktörünün aktivasyonunu tetikler.
Peki tehlike altındaki hücresel ve moleküler mekanizmalar nelerdir ve yeni terapötik stratejilere nasıl yol açabilirler?
UNIGE Tıp Fakültesi Diyabet Merkezi koordinatörü Prof. Dr. Roberto Coppari, “Bu sorulara cevap bulmak için NF-kβ’nın hedefi olan PTPR-γ (Protein Tirozin Fosfataz Reseptörü Gama) adı verilen bir proteine odaklandık. İlk olarak çeşitli insan kohortlarını inceledik. Bu araştırmalar, insülin etkisini inhibe ederek insülin reseptörlerini doğrudan etkileyebilen bir etki olan inflamasyon sonrasında karaciğerdeki PTPR-γ içeriğinin arttığını gösterdi,” dedi.
Bilim insanları hipotezlerini test etmek için farelerde PTPR-γ ekspresyon düzeylerini, baskı yaparak, normal olarak eksprese ederek ya da aşırı eksprese ederek değiştirdiler. İnsülin direnci üzerindeki etkisi gözlemlediler.
UNIGE Tıp Fakültesi’nde araştırmacı ve aynı zamanda bu araştırmanın baş yazarı olan Xavier Brenachot, “Yüksek kalorili bir beslenme programı belirlenen PTPR-γ’dan tamamen yoksun olan farelerde obezite oluştu. Ancak insülin direnci belirtisi görülmedi ve beslenme programı kaynaklı diyabetten tamamen korunmuş görünüyordu,” dedi.
Bilim insanları, obezite ve insülin direnci ile bağlantılı bağırsak florasının bazı bakterileri ile ilgili bir toksin olan lipopolisakkaridi de uyguladı. Bir kez daha, PTPR-γ içermeyen hayvanlar insülin direnci geliştirmedi.
Analizlerine hassas ayarlamalar yapmak için Roberto Coppari ve meslektaşları PTPR-γ ifadesini normal seviyelerde fakat sadece hepatositlerde (karaciğer hücreleri) yeniden oluşturdular. Fareler yine insülin direnci eğilimliydi ve bu da karaciğerin rolünün önemini gösterdi. Ayrıca, karaciğerde iki kat fazla aşırı ekspresyon (obezitenin doğal patofizyolojisini taklit eder), insülin direncine neden olmak için yeterliydi.
Bu proteinin metabolik fonksiyonları hiç karakterize edilmedi bu nedenle bu keşif potansiyel yeni tedavilere olanak sağlıyor. Önceki araştırmalar, diyabet tedavisi için PTP proteinleri araştırmıştı, ne yazık ki bu araştırmalardan bir sonuç çıkmadı. Bununla birlikte, hücre içi olan bazı üyelerinin aksine Cenevre’de tanımlanan protein, hücre zarında bulunuyor.
Sonuç…
Bu nedenle, terapötik moleküller için daha kolay erişilebilirdir. İlginçtir ki, bu proteinin şekli potansiyel inhibisyon stratejilerine olanak tanır. İki bağımsız PTPR-γ molekülü bir ligand ile bir araya getirildiğinde artık harekete geçemezler. Araştırmacılar şimdi vücut tarafından üretilen endojen ligandı belirlemeye çalışıyor ve işlevini taklit edebilen moleküller geliştiriyorlar.
Roberto Coppari, “Bu araştırma, klinik ve temel araştırmacılar arasındaki etkileşimi artırmak için 2015 yılında kurulan UNIGE Fakülte Diyabet Merkezi olmadan mümkün olamazdı. Doğrusu, araştırmamız Cenevre Üniversitesi Hastanelerinde UNIGE Fakülte Diyabet Merkezi üyesi olan Profesör Francesco Negro tarafından yapılan klinik gözlemlerle başlamıştı. Şimdi klinik öncesi sonuçlar ve klinik sonuçların klinik ilerlemeye dönüştürülmesini istiyoruz ve günümüzde küresel düzeyde 11 yetişkinden birini etkileyen (422 milyon kişi) tip 2 diyabetin daha iyi yönetimine katkıda bulunmasını umuyoruz,” dedi.