Gastrik Bypass

Bu makaledeki bilgiler gastrik bypass prosedürlerine ait bazı özel durumları anlatmak amacıyla verilmiştir. Gastrik bypass ameliyatına dair daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız buraya tıklayınız.

Gastrik Bypass Ameliyatı Nedir?

Gastrik bypass prosedürleri, vücutta fazla kiloların yağ dokusu şeklinde aşırı birikiminden oluşan ve ciddi sağlık problemlerine yol açan morbid obeziteyi tedavi etmekte kullanılan, bir grup benzer operasyondur. Bariatrik cerrahi, sadece gastrik bypass değil, tüm diğer cerrahi morbid obezite tedavilerini kapsayan genel bir terimdir.

Gastrik bypassta ilk olarak mide küçük bir üst bölüm ve daha geniş, “remnant” denen büyük bir alt bölüme ayrılır. Ardından, her iki poşun ince barsaklarla olan bağlantıları yeniden düzenlenir.

Gastrik Bypass Çeşitleri

1. Roux-en-Y (proksimal)

Bu varyant en sık kullanılan gastrik bypass tekniğidir ve ABD’de en fazla uygulanan bariatrik prosedürdür. En az nutrisyonel probleme yol açan operasyondur. İnce barsak, alt mide çıkımından 45 cm mesafeden bölünür. Daha sonra üst küçük mide poşundan gıda akışını sağlamak için bir Roux bacağı ile, Y şeklinde yeniden ağızlaştırılır. Proksimal versiyonda, Y bileşkesi ince barsağın üst (proksimal) tarafının yakınında oluşturulur. Roux bacağı 80-150 cm arasında tutularak ince barsağın emilim fonksiyonlarının çoğu korunur. Hasta yemeye başlamasından çok kısa süre sonra mide dolgunluğu, tokluk hissi veya gıdaya intolerans hisseder.

Roux en Y gastrik bypass

2. Roux-en-Y (distal)

Normal ince barsak 600-1000 cm arasıdır. Y bağlantısının sindirim sisteminin daha alt bölümlerine taşınması ile ince barsağın besinleri absorbe etme kapasitesi ciddi şekilde azalmış olur. Bu da operasyonun etkinliğini arttırır. Y bağlantısının ince barsağın alt (distal) ucuna yakın, sıklıkla da 100-150 cm’de oluşturulması besinlerin , temel olarak yağ ve nişastaların, fakat bu arada çeşitli mineral ve yağda eriyen vitaminlerin de malabrosbsiyonuna (azalmış emilimine) neden olur. Emilmemiş yağlar ve nişasta kalınbarsağa geçer. Buradaki bakteriyel ektivite irritan maddelerin üretimine ve kötü kokulu gaz oluşumuna neden olabilir. Bu artmış nutrisyonel yan etkiler, total kilo kaybında relatif olarak artışla dengelenir.

3. Loop Gastrik Bypass (Mini Gastrik Bypass)

1967’de gastrik bypassın ilk uygulaması, günümüzde baskın olan Y konstrüksiyonu şeklinde değil, bir ince barsak lopu kullanılarak olmuştu. Oluşturulması daha basit olmakla beraber, bu yöntem safra ve pankreas enzimlerinin ince barsaktan yemek borusuna kaçmasına, bazen mide bakiyesi ve yemek borusunda ciddi enflamasyon (yangı) ve ülserasyona yol açmaktadır. (www.medicorium.com) Batına bir sızma olacak olursa, bu koroziv sıvılar ciddi komplikasyonlara neden olmaktadır. Pek çok çalışma loop rekonstrüksiyonun (Billroth II gastrojejunostomi) midenin alt seviyelerinden yapıldığında daha güvenli olduğunu, fakat yemek borusuna yakın yerleştirilmesinin bir felakete yol açabileceğini göstermiştir. Günümüzde dahi, ülser cerrahisi, mide kanseri ve mide yaralanması gibi nedenlerle genel cerrahi prosedürü olarak binlerce loop kullanılmakla birlikte; bariatrik cerrahlar risklerinin sağladığı kilo kaybına değmediğini fark ederek 1970’lerde bu uygulamayı bırakmışlardır.

Loop rekonstrüksiyonunu kullanan mini-gastrik bypass, oluşturulmasının basitliği ve laparoskopik cerrahinin gelişimi ile Roux-en-Y prosedürüne bir alternatif olarak sunulmaktadır. Uzun ve tüp şeklinde bir mide poşu yaratılmasının, inflamatuar komplikasyonları azalttığı ve tekniği RNY kadar güvenli hale getirdiği iddia edilmektedir.

Mini gastrik bypass

Gastrik Bypass’ın Uygulandığı Durumlar

Gastrik bypass morbid obezitenin cerrahi tedavisinde endikedir. Bu tanı, hasta ciddi şekilde fazla kilolu olup, tüm diyet çabalarına rağmen tatminkar ve kalıcı kilo kaybı sağlanamıyor ve hayatı tehdit eden veya yaşam kalitesini düşüren yandaş hastalıklar ortaya çıkıyorsa konulmaktadır. Özellikle Tip 2 Diyabet, tansiyon yüksekliği, hiperkolesterolemi, karaciğer yağlanması gibi metabolik sendrom belirtileri bulunan veya süper morbid obez hastalarda ilk seçenek olarak tercih edilebilir. Ayrıca, mide fıtığı veya şiddetli reflü özofajiti, Barett özofagusu olan hastalarda da tüp mide ameliyatı yerine bypass seçmek daha mantıklı olabilir.

Kimler Gastrik Bypass Ameliyatı Olabilir?

Geçmişte, ideal kilonun en az 45 kilo üzerinde olma durumu ciddi obezite kabul edilirdi. İdeal kilo ise hayat sigortası sektörünün belirlediği en uzun yaşam süresini mümkün kılan kilo olarak tahminlenirdi. Bu kriter kısa boylu hastalar için başarısız olurdu. 1991’de ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün sponsorluğunda toplanan hekimlerarası konsensus panelinde cerrahi tedavi değerlendirilmesinde kullanılan bugünkü standart olan vücut kitle indeksi (BMI) belirlenmiştir. BMI kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyun karesine bölünmesi ile elde edilir. Sonuç 20 ile 70 arasında bir rakam olarak ifade edilir.

NIH Konsensus Paneli gastrik bypass prosedürlerini de kapsamak üzere, bariatrik cerrahi için aşağıdaki kriterleri önermektedir:

1-40 veya üzerinde BMI değeri olan hastalar, veya

2-35 veya üzerinde BMI değeri olup, yandaş bir hastalığı olanlar

Konsensus Paneli, aynı zamanda bariatrik cerrahi hastalara eşlik eden ko-morbiditeleri, beslenme, fiziksel aktivite, davranış ve psikolojik gereksinimleri yönetmek üzere hekim ve terapistlerden oluşan multidisipliner bir yaklaşımın gerekliliğini de vurgulamıştır. Cerrahi prosedür, ancak hastanın yaşam tarzı ve yeme alışkanlıklarını değiştirmesini sağladığı, bunlarda ve kilo kaybında etkili ve kalıcı bir değişime yol açtığında etkin bir araç olarak kabul edilmelidir.

1991’den sonra bariatrik cerrahi, özellikle de laparoskopi alanındaki büyük gelişmeler, NIH panelindeki bazı kararların güncellenmesini gerektirmiştir. 2004’de Amerikan Bariatrik Cerrahi Derneği sponsorluğunda toplanan Konsensus Konferansı NIH panelindeki bazı kriter ve kararları güncellemiştir. Bu konferansta ulaşılan son noktalar şöyledir:

  1. Bariatrik cerrahi morbid obezitenin tedavisinde en etkili tedavidir.
  2. Gastrik Bypass, morbid obezite için uygulanan 4 operasyon tipinden biridir.
  3. Laparoskopik cerrahi açık cerrahi kadar etkili ve güvenilirdir.
  4. Optimum sonuç için hastalar detaylı bir ameliyat öncesi değerlendirmeden geçirilmeli ve multidisipliner bir destek sağlanmalıdır.

Gastrik Bypass Fizyolojisi

Gastrik bypass ameliyatları mide boyutunu %90’ın üzerinde azaltarak kilo vermeye yardımcı olur. Normal mide, bazen 1000 ml’e kadar genişleyebilir. Gastrik bypass poşu ise 15 ml boyutundadır. Gastrik bypass poşu genellikle midenin en az esneyebilen üst kısmında oluşturulmaktadır. Bu durum ve poşun küçük orijinal boyutu uzun dönemde poş hacminde anlamlı bir değişikliği önlemektedir. Zaman içinde değişen mideyle barsak arasındaki bağlantının çapı ve ince barsağın artan miktarlarda gıdayı tutabilme yeteneği olmaktadır. Zamanla poşun fonksiyonel kapasitesinin artması, kilo kaybı gerçekleştikten sonra, düşük olan kilonun korunmasını sağlamaktadır.

Hasta küçük miktarda gıda aldığında oluşan ilk yanıt, mide poşunun duvarının gerilmesi ve beyne midenin dolu olduğunu bildiren sinirleri uyarmasıdır. Hasta adeta büyük bir öğün yemiş gibi doygunluk hisseder, fakat aslında birkaç kaşık yemiştir. Pek çok kişi doygunluk hissettiğinde yemeyi kesmez. Fakat hastalar, artan rahatsızlık veya kusmadan korunmak için, daha sonraki lokmalarını çok yavaş ve dikkatlice yemeleri gerektiğini çok hızlı şekilde öğrenirler.

Ne kadar kilo verilir?

Bypass ameliyatı ameliyat sonrasında çok ciddi kilo kaybı sağlar. Bu nedenle klinik veya morbid obezitenin tedavisinde çok etkin bir seçenektir. Bypass hastaları tipik olarak ameliyat öncesi aşırı kilolarının % 66’sını ilk iki yılda kaybederler. 125 hastalık bir çalışmada, aşırı kilonun % 74’ü ilk yılda, % 78’i iki yılda, % 81’i üç yılda, % 84’ü dört yılda ve % 91i beş yılda kaybedilmiştir. Malabsorbtif tipte ameliyatlar tipik olarak kilo kaybında mide bandı gibi sadece kısıtlayıcı ameliyatlardan çok daha etkilidir.

Ameliyat öncesi ve sonrası

Normalde yemek yediğimizde gıdalar yaklaşık 30 dakikada mideden duodenuma (onikiparmak barsağı) geçer. Duodenumun alt kısmına ulaştığında beyne yeterince yenildiğini bildiren yeni bir hormonal mesaj yollanır. Normal bir sindirim sistemine sahip kişi, bunu doyum veya tokluk hissi olarak algılar. Bu etkiyi oluşturan hormon Ghrelin olarak adlandırılmaktadır.

Bu fizyolojiden maksimum yararın sağlanması için, hastanın sadece öğünlerde yemesi, günde 2-3 öğün alması, öğünler arasında atıştırmalardan kaçınması gereklidir. Atıştırmalar bypassı bypasslayabilir! Kısacası, bu ameliyat ta uzun süre boyunca edinilen yeme alışkanlıklarının değiştirilmesini gerektirmektedir. Ameliyatın geç dönemlerinde tekrar kilo alma görülen vakaların neredeyse tamamında, öğün kapasitesinde artma olmamıştır. Tekrar kilo almanın nedeni, öğünler arasında, özellikle de yüksek kalorili atıştırmalardır. Bu tür bir yeme alışkanlığının yan etkilerini ortadan kaldıracak bilinen bir operasyon yoktur.

Gastrik Bypass’ın Sonuçları ve Sağlık Kazanımları

Geniş gastrik bypass serilerinde GBP’nin tüm versiyonlarında aşırı kilonun % 65-80’inin kaybedildiği bildirilmiştir. Tıbbi olarak daha anlamlı olan ise yandaş hastalıklardaki dramatik azalmadır:

  • Hiperlipidemi hastaların % 70’den fazlasında düzelir.
  • Esansiyel hipertansiyon % 70’den fazla hastada düzelir, kalanlarda ise ilaç gereksinimi azalır.
  • Tıkayıcı uyku apnesi kilo kaybı ile anlamlı olarak düzelir. Bir yıl içinde hastaların çoğu asemtomatik hale gelir, hatta horlamaz olurlar.
  • Tip 2 diabet hastaların % 90’ından fazlasında düzelir. Bazen ameliyattan günler sonra bile normal kan şekeri düzeyini tutturmak için ilaç kullanımı gerekmez.
  • Hemen tüm hastalarda ameliyattan hemen sonra gastroözofageal reflü düzelir.
  • Venöz tromboembolik hastalık belirtileri, örneğin bacakta şişme, tipik olarak düzelir.
  • Neredeyse tüm hastalarda bel ağrısı ve eklem ağrıları ortadan kalkar.
  • Yeni bir çalışmada, cerrahiyi takip eden 5 yılda ölüm oranlarında, cerrahi uygulanmayan gruba göre % 89 azalma olmaktadır. Kardiyovasküler hastalık, enfeksiyon ve kanser oranları da anlamlı şekilde düşmektedir.

Gastrik Bypass İle Yaşamak

Gastrik bypass bireye emosyonel ve psikolojik yükler getirmektedir. Ameliyat geçirenlerin pek çoğu izleyen aylarda depresyona girmektedir. Bu durum onların emosyonel iyi hissetmelerinde besinin oynadığı role bağlıdır. Pek çok morbid obez hasta gıdayı emosyonel bir kaçış gibi kullanmaktadır.

Diyetteki katı kısıtlamalar hastaya büyük emosyonel yük bindirebilir. Ameliyatı takibeden dönemde enerji düzeyleri düşük olmaktadır. Bu gıda alımındaki kısıtlamaya bağlı olabilir ama emosyonel durumdaki negatif değişiklik te etkilidir. Emosyonel düzeyin normale dönmesi 3 ay kadar sürebilir.

Cerrahiyi izleyen aylarda kas güçsüzlüğü sıktır. Bu protein alımındaki kısıtlanma, kas kitlesi kaybı, enerji seviyelerindeki düşüş gibi pek çok faktörden kaynaklanabilir. Halsizlik denge problemlerine, merdiven çıkma veya ağır cisimleri kaldırmada yetersizliğe kadar varabilir. Bunların tümü gıda alımının dengelenmesi ile ortadan kalkmaktadır.

Ameliyattan sonraki ilk aylar çok güç olabilir. Cerrahinin yararları ile riskleri arasındaki değerlendirmeler çok iyi belirlendiği halde, psikolojik etkenler yeterince anlaşılmamıştır. Potansiyel hastalar prosedüre kabul edilmeden önce güçlü bir destek sistemine katılmayı kabul etmelidirler.

Gastrik bypass beslenmesi

Bariatrik Cerrahide Komplikasyonlar

Tüm büyük ameliyatlar komplikasyon potansiyeli taşırlar. Komplikasyon riski arttıran, hastanede kalımı uzatan veya ölüme neden olan istenmeyen gelişme demektir. Bazı komplikasyonlar tüm karın ameliyatlarında sık görülürken, bazıları bariatrik cerrahiye spesifiktir. Bariatrik cerrahiye karar veren her hasta bu riskler hakkında bilgi sahibi olmalıdır.

Ölüm ve Komplikasyon Oranları

Geniş bir çok merkezli araştırmada, ameliyattan sonraki 30 günde, deneyimli ellerde tüm komplikasyonların toplam oranının laparoskopik prosedürlerde % 7, açık olanlarda % 14.5 olduğu saptanmıştır. Bu çalışmada ölüm 401 vakada % 0 iken, 955 açık vakada % 0.6 olmuştur. ABD’de de 106 merkezde yapılan 33.117 operasyonda oranlar ilk 30 günde % 0.11, ilk 90 günde % 0.3 olarak bulunmuştur.

Mortalite (ölüm oranı) komplikasyonlarla, o da obezitenin derecesi, kalp hastalığı, tıkayıcı sleep apne, diabetes mellitus, geçirilmiş pulmoner emboli öyküsü gibi ameliyat öncesi risk faktörleri ile bağlantılıdır. Aynı şekilde, cerrahın deneyimi de önemlidir. Laparoskopik bariatrik cerrahide ilk 100 vaka öğrenme eğrisi oalrak kabul edilmektedir ve deneyimsiz cerrahların komplikasyon ve mortalite risklerinin daha fazla olduğu çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.

Batın Cerrahisinin Komplikasyonları

Enfeksiyon

Ameliyat sırasında barsak bakterilerinin açığa çıkması ile yara yeri enfeksiyonları veya batın içi enfeksiyonlar (peritonit, abse) görülebilir. Pnömoni, mesane veya böbrek enfeksiyonları veya sepsis gibi nozokomiyal enfeksiyonlar da ortaya çıkabilir. Antibiotiklerin efektif kısa süre kullanımı, ameliyattan sonraki birkaç saatte aktivitenin sağlanması enfeksiyon riskini azaltabilir.

Kanama

Mideyi bölmek ve barsağı hareketlendirmek için pek çok kan damarının kesilmesi gerekir. Bunlardan herhangi biri sonradan batın içine veya barsak içine kanayabilir. Kan verilmesi veya bazen tekrar operasyon yapılması gerekebilir. Tromboemboli riskini azaltmak için kan sulandırıcı ilaçların verilmesi de kanama riskini biraz arttırabilir.

Karın Fıtığı

Fıtık karın içinde veya, karın kaslarının dışına anormal bir açılımdır. İç fıtık, cerrahiye ve bağırsakların yeniden dizaynına bağlıdır ve barsak tıkanıklığına neden olacağından önemlidir. İnsizyonel herni ise cerrahi yara iyileşmesi iyi olmadığında, karın kaslarının ayrılarak, barsak veya batın içi organları içeren bir kesenin cilt altına çıkmasıdır. Ağrılı ve çirkin görünümlüdür. Laparoskopik cerrahi ile karın duvarı fıtığı riski anlamlı şekilde azalmıştır.

Bağırsak Tıkanıklığı

Karın cerrahisi daima barsak yapışıklıklarına (adhezyon) neden olur. Ayrıca, iç ya da dış fıtık da buna neden olabilir. Barsaklar bir band veya fıtık nedeniyle sıkıştığında kendi üstüne katlanabilir ve tıkanabilir. Bu bazen ameliyattan yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bu durumu düzeltmek için genellikle ikinci bir operasyon gereklidir.

Venöz Tromboemboli

Cerrahi operasyon gibi herhangi bir incinme, kan pıhtılaşmasında artmayı beraberinde getirir. Aynı zamanda aktivite de kısıtlanabilir. Özellikle morbid obez hastalarda bacaktaki veya bazen pelvisteki toplar damarlarda pıhtı oluşması olasılığı artmıştır. Bir pıhtının koparak akciğere gitmesi ve orada bir damarı tıkaması pulmoner emboli olarak adlandırılır ki, çok tehlikeli bir durumdur. Sıklıkla bu tip bir komplikasyon olasılığını azaltmak için, ameliyattan önce kan sulandırıcılar uygulanır.

Gastrik Bypass’ın Komplikasyonları

Anastomoz Sızıntısı

Anastomoz, mideyle barsak veya barsağın iki bölümü arasındaki cerrahi bağlantıdır. Cerrah, her ikisi de aslında barsak duvarında delikler oluşturan dikiş ya da stapler kullanarak, iki organ arasında su geçirmez bir bağlantı yapmaya çalışmaktadır. Cerrah, vücudun iyileştirme yeteneklerine, yarayı onaran ve kaplayan yapışkan benzeri madde üretimine güvenmektedir. Herhangi bir nedenle eğer bu kaplama başarısız olursa, sindirim sistemindeki sıvılar karın boşluğuna sızar, enfeksiyon ve abse oluşumuna neden olur. Gastrik bypass prosedürlerinde anastomoz sızıntısı % 2 oranında ve sıklıkla mide-barsak bağlantısında, ortaya çıkabilir. Bazen kaçak antibiotiklerle tedavi edilebilirken, bazen acil re-operasyon gerekebilir. Enfeksiyon kesin olarak kontrol edilemiyorsa tekrar operasyon uygulamak genellikle daha güvenlidir.

Anastomotik Darlık

Anastomoz iyileştikçe skar denilen ve doğal olarak büzüşmeye meyilli bir doku gelişir. Bu da geçişleri daraltır. Bu olay striktür olarak adlandırılır. Sıklıkla gıdanın bir anastomozdan geçişi orayı açık tutar, ancak enflamasyon ve iyileşme süreci gerilmeyi imkansız hale getirirse, açıklık sıvıların bile geçemeyeceği hale gelebilir. Çözüm gastroendoskopi denen yöntemdir. Açıklık, içinden geçirilen bir balonla genişletilir. Bazen bu işlemin birkaç kez tekrarlanması gerekebilir.

Komplike Marjinal Ülser

Marjinal ülser, gastrojejunal (mide barsak) anastomozun kenarındaki mukozada oluşan peptik ülserdir. Gastrik bypasstan sonra erken (1-3 ay) veya geç dönemde görülebilir. % 50’si anastomozda, % 40’ı jejunumda yerleşir. Sıklığı % 0.3-16 olarak bildirilmiştir. Pek çok risk faktörü etkilidir. Bunlardan bazıları cerrahi teknik, emilebilen ya da emilmeyen dikiş kullanılması, hastanın yaşı, daha önce geçirilmiş mide cerrahisi öyküsü, preop diyabet, koroner arter hastalığı veya peptik ülser hastalığı, non-steroid ağrı kesiciler ve tütün kullanımıdır. Geniş bir çalışmada, ameiyattan önce veya halen tütün kullanımının tedaviden sonra ülser oluşumunda tek bağımsız risk faktörü olduğu gösterilmiştir.

Bypass Sonrası Ülser Belirtileri: En sık görülen belirti ağrıdır (% 63), onu kanama izler (% 24), delinmeyle belirti veren vakalar da vardır. Gastrik bypasstan sonra marjinal ülser delinmesi % 1’in altındadır. Klinik tablo herhangi bir organ delinmesiyle aynıdır. Şiddetli üst karın ağrısı, taşikardi, ateş ve lökositoz görülür. Direk karın grafisinde veya tomografide diafragma altında serbest hava saptanır. Cerrahi yaklaşım zorunludur. Laparoskopik veya açık olarak gerçekleştirilebilir. Anastomozun cerrahi revizyonunu gerektirebilir, bu morbiditeyi ciddi şekilde yükseltir. Ancak omental yamama ile de başarılı sonuçlar bildirilmiştir.

Bağırsak yolu ile besleme için, atıl bırakılan mideye bir gastrostomi tüpü yerleştirilmesi düşünülebilir. Yüksek dozda mide asidini baskılayıcı PPI grubu ilaçlar eklenmelidir.

Dumping Sendromu

Normalde midenin alt ucunda bulunan pylor valvi gıdanın ince barsağa geçişini düzenler. Gastrik bypass hastaları şekerli gıdalar yediklerinde şeker hızlıca barsağa geçer ve Dumping sendromu denen fizyolojik duruma yol açar. Hasta kalp atımlarının hızlandığını ve güçlendiğini hisseder, soğuk terler, midesinde kelebekler uçuşuyormuş gibi hisseder ve dünya başına çökecekmiş tipi bir anksiyete yaşar. Genellikle uzanır, 30-45 dakika kadar çok rahatsız olur. Bu durumu genellikle ishal izler. Dumping sendromu yaşamı tehdit eden bir tablo değildir ve hastayı sağlıklı besinlere yönelmesi konusunda destekler.

Dumping sendromu

Besin Eksiklikleri

Hipoparatiroidizm: Kalsiyumun yetersiz emilimine bağlı olarak gastrik bypass hastalarının % ^0’unda ortaya çıkabilir. Kalsiyum esas olarak ameliyatla bypasslanan duodenumdan emilir. Pek çok hasta vitamin D ve kalsiyum sitrat desteği alarak yeterli kalsiyum emilimi sağlayabilmektedir.

Demir: Özellikle mens gören kadınlarda sıklıkla ciddi bir noksanlıktır ve yerine konmalıdır. Demir de normalde duodenumdan emilmektedir. Demir sülfat normal dozlarda anlamlı sindirim sistemi rahatsızlığına yol açabilir. Alternatifleri ferröz fumarat veya şelatlanmış demir formlarıdır. Bazen derin anemi gelişen kadınlarda parenteral (kas yolu ile) demir kullanımı gerekebilir.

Vitamin B-12: Emilmesi için mide mukozasından salgılanan intrinsik faktör gereklidir. Küçük mide poşu olan hastalarda ağız yolu ile verilse bile emilemeyebilir. Eksikliği pernisiöz anemi ve nöropatilere yol açar. Dilaltı B-12 yeterince emilebilmektedir.

Tiamin Eksikliği: Emilim alanı olan jejunumun bypasslanmasına bağlı olarak nadiren görülür. Beriberi olarak da bilinir. Ameliyattan sonra yeterli nutrisyonel destek alınmamasına bağlı eksiklik görülebilir.

Protein Malnütrisyonu: Gerçek bir risktir. Bazı hastalar sindirim sistemleri duruma alışana kadar ameliyattan sonra ciddi kusmalar yaşar ve yeterince beslenemezler. Pek çok hasta hızlı kilo kaybedilen bu erken dönemlerde, aşırı kas kütlesi kaybının önlenmesi için protein desteğine ihtiyaç duyar.

Nutrisyonel Etkiler

Cerrahiden sonra küçük hacimlerde gıda alınması ile hastalar doygunluk hisseder, bir süre sonra bu tokluk ve iştah kaybına dönüşür. Total gıda alımı anlamlı şekilde azalır. Yeni oluşturulan mide poşunun azalmış boyutuna ve azalmış gıda alımına bağlı olarak yeterli gıda alımı, öğün sayıları, yeterli protein alımı, vitamin ve mineral desteklerin kullanımı gibi konularda cerrahın talimatları izlenmelidir.

Proteinler

Proteinler temel gıda maddeleridir. Gıda alımlarındaki kısıtlanmaya bağlı olarak gastrik bypasslı hastalar öncelikle her öğünde protein gereksinimlerini ilk olarak karşılamaya odaklanmalıdır. Eğer bu basit önleme uyulursa, proksimal gastrik bypassta protein yetmezliği nadiren görülür. Distal GBP özellikle yağ alımı aşırı ise ve Y bağlantısı çok altta ise, protein noksanlığına daha sık sebep olur. Bazı durumlarda cerrahlar sıvı protein desteklerini önerirler.

Kalori Alımı

Bariatrik cerrahiden sonraki derin kilo kaybı, hergün vücudun gereksindiğinden çok daha az enerji (kalori) alınmasıdır. Bu açığı gidermek için yağ dokusu yakılmalıdır ve böylece kilo kaybı meydana gelir. Bazen, özellikle de vücut küçüldükçe, enerji gereksinimi azaldıkça ve eşzamanlı olarak hasta da daha fazla yemenin yollarını geliştirdiyse, kilo kaybı durur. Proksimal GBP aşırı kilonun % 60-80’inin verilesini sağlar ve çok nadiren aşırı kilo kaybına neden olur. Aşırı kilo kaybı distal GBP’de hafifçe daha yüksek bir risktir.

Vitaminler

Vitaminler normalde gıdalarda bulunur veya ilaç olarak alınabilirler. GBP’de gıda alımı ciddi miktarda azaldığından, orantılı olarak vitamin içeriği de azalmaktadır. Bu nedenle günlük vitamin ve mineral ihtiyacını karşılayacak kadar vitamin destekleri alınmalıdır. Proksimal GBP’den sonra pek çok vitaminin emilmesi çok ciddi etkilenmezken, vitamin B 12 bazı hastalarda yeterince emilemeyebilir. Dilaltı B 12 preparatları yeterli emilimi sağlar. Distal GBP’den sonra yağda emilen vitaminler A,D ve E, özellikle de yağ alımı fazlaysa yeterince emilemez. Bu vitaminlerin suda çözünen formları gerekebilir.

Arayın
Bilgi Alın
Whatsapp