chatsimple

Obezite Bilgi Merkezi

Obezite ile İlgili Herkesin Bilmesi Gerekenler

Obezite nedir?

Kısa cevap: Obezite, en kısa tanımıyla vücut yağlarının oranının anormal derecede artmasıdır. 

Obezite, bedende fazla miktarda yağ toplanması durumudur. Yani, bir şahıs obez olmadan aşırı kilolu olabilir. Normalden fazla kas yapısına sahip olan vücut geliştiriciler ve diğer atletler gibi.. Bununla birlikte, günlük pratikte aşırı kilolu olanların çoğunluğu obezdir.

Obezite sağlık üzerinde pek çok zararlı etkilere sahiptir. Kişinin vücut ağırlığı, olması gerekenin %20 üzerindeyse obez olarak değerlendirilir.Obezitenin değerlendirilmesinde kullanılan en pratik ölçüm, kilonun boyun metrekaresine bölünmesiyle hesaplanan vücut kitle indeksi (BMI) değeridir. Obezitenin en önemli sebeplerinin aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği  olarak kabul edilmektedir.

Aşırı kilolu olma durumu, standartlarla kıyaslandığında normal kilonun üzerinde olmayı ifade eder. Bu fazla kilo kas, kemik ya da yağ dokusundan kaynaklanabilir.

Obezite nasıl ölçülür

Kısa cevap: BMI değeri 30’un üzerindeyse obez grubuna girdiğiniz söylenebilir.

Obezite değerlendirmesinde ve ölçümünde kullanılan en pratik ölçüm, kilonun boyun metrekaresine bölünmesiyle hesaplanan vücut kitle indeksi (BMI) değeridir. BMI değeriniz 20-25 arasındaysa kilonuz ideal sınırlarda demektir. Bu değer 25-30 arasındaysa fazla kilolu olarak değerlendirilebilirsiniz. BMI değeri 30’un üzerindeyse obez grubuna girdiğiniz söylenebilir.

Vücut kitle indeksi nedir?

Vücut kitle indeksi İngilizce Body Mass Index (BMI) olarak bilinen bir kilo ve obezite değerlendirme sistemidir. Türkçe’de VKİ, VKE, BKİ gibi kısaltmalarla anılır. VKİ boy ve kilodan hesaplanan ve cinsiyete göre değişmeyen bir değerdir. Direk olarak vücudun yağ yüzdesini ölçmez, ama kişinin fazla kilolu ve obez değerlendirilmesinde salt kiloya bakmaktan daha doğru ve güvenilir bir belirleyicidir.

Vücut kitle indeksi formülü nedir?

Vücut kitle indeksi kişinin ağırlığının, kilosunun karesine bölünmesiyle hesaplanır. Bunun için otomatik hesaplayıcılar da geliştirilmiştir. Aşağıdaki otomatik hesaplayıcıyı kullanarak vücut kitle indeksinizi ve ideal vücut ağırlığınızı öğrenebilirsiniz.

Vücut kitle indeksinin çeşitleri nelerdir?

NHLBI (US National Heart, Lung, and Blood Institute)’e göre 25-29.9 arasında bir vücut kitle indeksi aşırı kilolu (owerweight) olarak tanımlanmaktadır. 30’un üzerinde bir değere sahip olmak ise, obez olunduğu anlamına gelmektedir. Bu tanımlamalar giderek daha fazla araştırmacı ve kurum tarafından kabul görmektedir. Üzerinde uzlaşılan bir konu da, 25 ve üzerindeki vücut kitle indeksi değerlerinde sağlık risklerinin kademeli olarak arttığıdır.

BMI ile birlikte artan sağlık riskleri nelerdir?

Bir takım sağlık problemlerinin kiloyla bağlantılı olarak arttığı kesin olmakla birlikte, rijid eşik değerleri yoktur. Yani, vücut kitle indeksi 29 olan biri için, 30’u geçmedikçe sağlığını tehdit eden yandaş hastalıklar için risk olmadığı anlamına gelmez. Ama bilinen bir gerçek te, BMI değeri arttıkça bu tehditlerin de arttığıdır.

Vücut kitle indeksi obeziteyi kesin tespit edebilir mi?

Vücut kitle indeksi güvenilir bir belirleyici olmakla birlikte, bazı handikapları da vardır. Bunlardan biri, aşırı kaslı insanların owerweight grubuna girmesine rağmen aslında fit ve sağlıklı olmasıdır. İkincisi ise, yaşlı insanlarda olduğu gibi, kas kitlesini kaybeden insanların yanlışlıkla normal kilo grubuna girebilmesidir. Özetle, vücut kitle indeksi genel populasyonun takibinde ve obeziteye genel yaklaşımda gayet güvenilir bir indeksdir. Ancak bireysel düzeyde yeterli olmayabilir. Şahsın gerçek sağlık ve kilo durumunu ortaya çıkarmak için ek incelemelere ihtiyaç olabilir.

Dünyada Obezite Oranları Nelerdir?

Günümüzde Amerika’da yaşayan yetişkinlerin % 64’ü fazla kilolu (overweight) grubundadır ve tüm populasyonun 1 / 3’ü obezdir. Yine Amerika’da yıllık 300.000 ölümün obeziteyle bağlantılı olduğu bildirilmiştir. Bu obezite salgınına ilk kez 2001’de Amerikalı genel cerrahlarca yapılan bir çalışmada dikkat çekilmiştir. Aynı çalışmada, çocukluk çağı obezitesinin de artmakta olduğu bildirilmiştir. Alttaki slaydda dünyada obezite oranlarının ne kadar dramatik arttığını izleyebilirsiniz.

Obezite Hangi Sağlık Risklerine Yol Açar?

Obezitenin yol açtığı sağlık problemleri aşağıdaki gibidir:

  • Kardiyovasküler Problemler: Koroner kalp hastalığı, konjestif kalp yetmezliği, tıkayıcı damar hastalıkları, bacaklarda venöz staz, varis
  • Tip 2 diyabet
  • Bazı kanser türleri (rahim, meme, prostat ve kalın barsak)
  • Hipertansiyon
  • Dislipidemi (Kanda kolesterol ve trigliserid düzeylerinin artması)
  • İnme
  • Sindirim sistemi problemleri: Karaciğer yağlanması, safra kesesi taşları, gastroözofageal reflü hastalığı
  • Solunum yolu problemleri: Uyku apnesi, hiperventilasyon sendromu, pulmoner emboli
  • Kas-iskelet sistemi problemleri: Osteoartrit (Eklem kıkırdaklarının bozulması), immobilite, bel fıtığı
  • Ürogenital problemler: Adet düzensizliği veya adet görememe, polikistik over, infertilite, idrar kaçırma.
  • Psikososyal problemler: İşgöremezlik, sosyal ayrımcılığa maruz kalma, depresyon

Obezite pek çok hastalığın ana nedeni olduğu ve genel sağlığı bozduğu için çok önemli bir sağlık sorunudur. Örneğin kardiyovasküler hastalıklar, özellikle de kalp krizi ve inme, dünyada yılda 17 milyon ölümle, önlenebilir ölümlerin bir numaralı sebebidir. Kardiyovasküler hastalıkların en önemli önlenebilir sebepleri ise sigara ve obezitedir. Yanısıra, obeziteyle birebir ilişkili olan Tip 2 diyabete bağlı ölümler de, gelecek on yılda %50 artış gösterecektir.

Vücut kitle indeksi 20-25 arasındayken ölüm oranı 1 olarak alınırsa, 25-30 arasında belirgin bir yükselme olmamakta, ancak 30’dan sonra bu oran 1.5, 35-40 arasında 2, 40’dan sonra ise 2.5 katına çıkmaktadır. BMI 30’dan sonra diyabet, hipertansiyon gibi yandaş hastalıkların ortaya çıkma riski belirgin olarak artış göstermektedir.

obezite

Obezitenin Nedenleri Nelerdir?

Kısa cevap: Obezite multifaktoriyel, yani bir çok nedenin birlikte rol oynadığı bir hastalıktır. Bunlar arasında aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği en önemli sebepler olarak kabul edilmektedir.

Obezite multifaktoriyel, yani bir çok nedenin birlikte rol oynadığı bir hastalıktır. Bunlar arasında aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği en önemli sebepler olarak kabul edilmektedir. Bunun yanısıra genetik, çevresel, nörolojik, sosyokültürel ve psikolojik bir çok faktör de rol oynamaktadır. Tüm dünyada çocukluk çağı obezitesindeki artış oranları, çevresel faktörlerin genetik faktörlerden daha ön planda olduğunu düşündürmektedir.

Yaşamın ilk yıllarındaki beslenme şeklinin daha sonraki yaşlarda obeziteyi etkilediği saptanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü araştırmasına göre, 6 ay sadece anne sütüyle beslenen ve en az 2 yıl emzirilmeye devam edilen çocuklarda obezite ve kronik hastalık riskinin azaltılabileceği bildirilmiştir. Obezitede etkili faktörleri özetleyecek olursak:

Fazla kalori tüketimi

Günümüzde insanlar önceki kuşaklardan çok daha fazla kalori tüketmektedir. Sadece yüksek kalorili, ucuz gıdaya kolay ulaşım değil, gıdaların giderek daha fazla işlenmiş ve endüstriyel şeker içeriği yüksek hale gelmesi de bir etkendir. Üstelik bu yalnızca gelişmiş ülkelerin bir sorunu olmayıp, dünya çapında bir artış göstermektedir.

İnsanları daha sağlıklı beslenmeye yönlendirmek için yürütülen kamuoyu bilinçlendirme çalışmalarına milyonlarca dolar harcanmasına rağmen, toplumun çoğunluğu fazla yemeye devam etmektedir. Son 10 yılda dünyada obezite oranları iki kata yakın artmıştır. Örneğin ABD’de obezite oranı 1980’de % 14 iken, 2000’de % 31’e fırlamıştır.

Çalışmalara göre, 1971’de kadınlar günde ortalama 1542 kalori tüketirken, 2004’de bu miktar 1877’ye yükselmiştir. Erkeklerde ise 2450 olan rakam 2618’e yükselmiştir. Bu kalori artışının en önemli nedeni karbonhidrat ve şeker tüketiminde endüstrinin de zorlamasıyla yaşanan patlamadır. Özellikle genç ergenler arasında artan kalori tüketiminin en önemli sorumlusu şekerli içecekler ve fast food tüketimidir. Son otuz yılda fastfood tüketimi üç kat artmıştır.

Kalori tüketimini arttıran diğer nedenler, şeker lobisinin gıda politikaları üzerinde etkili olması, tarım politikalarının özellikle gelişmiş ülkelerde daha fazla ucuz ve kalitesiz gıda tüketimi yolunu açması, genetiği değiştirilmiş mısır, mısır şurubu gibi zararlı besinlerin sebze ve meyveden daha ucuza mal olmasıdır.

Sanıldığı gibi obezite bir anda ortaya çıkmamakta, yıllar içinde azar azar biriken fazla kalorilerin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Örnek olarak 20 yaşında 60 kilo, 40 yaşında ise 105 kilo olan birini ele alalım. Bu kişi, her yıl yaklaşık 2.5 kilo almıştır. Yarım kilo yağ 3500 kaloriye karşılık gelir. 2.5 kilo ise 17.500 kalori eder. Ortalama günlük kalori alımı 1800 kaloriye denk gelir. Ortalama yıllık kalori alımı ise 657.000 kaloridir. Yani, her yıl 2.5 kilo almanın sebebi, sadece yakabildiğinizden % 2.6 fazla kalori, yani her gün 48 ekstra kalori tüketmenizdir. 48 kalori ise neredeyse yarım dilim ekmeğe karşılık gelmektedir. Bu örnek akıllıca beslenme taktikleri geliştirmenin obeziteyi önlemede ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, obeziteyi tedavi etmenin sadece fazladan alınan 50 kaloriyi önlemekle mümkün olmadığının da ipuçlarını vermektedir. Öyle olsaydı tüm hastalar için diyet ve egzersizin işe yaraması gerekirdi.

Hareketsizlik

Teknolojinin ilerlemesiyle ve televizyon, bilgisayar, video oyunları, çamaşır ve bulaşık makineleri, otomobiller gibi araçların günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmesiyle birlikte, günümüz insanı anne babalarından ve önceki nesillerden çok daha hareketsiz bir yaşam tarzına sahip olmuştur. Bundan sadece on-onbeş yıl önce alışveriş yapmak için bile belli bir mesafeyi yürümek gerekirken, her şehirde kolayca erişilebilen alışveriş merkezleri ve evlere servis yapan fast food restoranlarının sayısı çığ gibi artmıştır. Öyle olmasa bile, araba bağımlılığı öylesine ilerlemiştir ki, insanlar yarım kilometre uzaktaki büfeden ekmek almaya bile arabayla gider hale gelmiştir.

Hareket miktarı azaldıkça harcanan kalori miktarı da en aza inmiştir. Ancak sorun sadece kalori harcama ile ilgili de değildir. Fiziksel aktivite hormonlarınızın çalışmasını ve aldığınız gıdalar işlenirken gereken süreçleri bile etkiler. Bir çok çalışmada, fiziksel aktivitenin insülin seviyeleri üzerinde faydalı etkisi kanıtlanmıştır. American Journal of Preventive Medicine Aralık 2012 sayısında yayınlanan bir çalışmada yatak odalarında televizyon bulunan çocukların, bulunmayanlara göre obez veya fazla kilolu olma oranlarının çok daha fazla olduğu gösterilmiştir.

Uykusuzluk

Uykusuzluğun obeziteye neden olduğu yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Çalışmalar yetersiz uykunun obezite riskini ikiye katladığını göstermiştir. Bu risk hem çocuklar, hem de yetişkinler için geçerlidir. Çocuklarda ve erişkinlerdeki obezite salgını, gizli uykusuzluk salgını ile paraleldir. Uyku sürelerinin kısalması ve kalitesinin bozulması hormonal dengede bozulmaya ve iştah artışına neden olmaktadır. Yeterince uyumadığınızda, vücudunuz Ghrelin salgılamakta, o da iştahı uyarmaktadır. Aynı zamanda yetersiz uyku, iştahı baskılayan hormon olan Leptinin de yetersiz üretimine yol açmaktadır.

Endokrin sistemi etkileyen ve yağ metabolizmasıyla etkileşen gıdalar

Barcelona Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmada, früktoz (meyveşekeri) tüketiminin lipid enerji metabolizmasını etkilediği, böylece karaciğer yağlanması ve metabolik sendroma yol açtığı gösterilmiştir. Fruktoz esas olarak karaciğerde metabolize edilir. Karaciğer şeker tüketiminin metabolik etkilere yol açtığı hedef organdır. Fruktoz içeren gıdalarla beslenen farelerde metabolik sendroma benzer bir tablo geliştiği, bunun da sırasıyla kan yağlarında yükselme, karaciğer yağlanması ve nihayetinde tansiyon yüksekliği, insülin direnci, diyabet ve obeziteye yol açtığı gösterilmiştir.

Modern toplumlarda dengesiz diyet ve fiziksel egzersiz eksikliği obezite ve diğer metabolik hastalıklardaki artıştan sorumlu anahtar faktörlerdir. Yeni epidemiyolojik çalışmalarda früktozla tatlandırılmış içecek tüketiminin özellikle kadınlarda daha ağır etkilere sahip olduğu gösterilmiştir. Fruktoz özellikle mısır şurubunda bol miktarda bulunmakta, bu madde de hemen tüm endüstriyel içecek üretiminde kullanılmaktadır.

Yale Üniversitesi’nden araştırmacılar früktoz ve glukozun beyindeki etkilerini MR taramalarıyla karşılaştırmış ve yüksek früktoz içeren diyetin günümüzdeki obezite salgınının arkasındaki neden olabileceğini ileri sürmüşlerdir.

Yine JAMA (Journal of the American Medical Association) dergisinde yayınlanan bir makalede, beyinde iştahı düzenleyen merkezin glukoz tüketen bireylerde aktif olduğu, ancak früktoz tüketildiğinde inaktif kaldığı bildirilmiştir. Bu bölgenin aktif olması demek, tokluk hissi oluşturan hormonların, yani bize artık yemeyi durdurmamız gereken uyarıcıların salgılanması demektir.

Obeziteye Sebep Olan İlaçlar

Annals of Pharmacotherapy dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, sıklıkla reçete edilen bazı ilaçlar kilo almaya neden olabilmektedir. Özellikle kortikosteroid grubu ilaçlar ve bazı antidepresanların bu etkisi bilinmektedir. Bu ilaçların etkileri kişiden kişiye değişmekte olduğundan, özellikle fazla kilolu ve obez bireylerde mümkünse alternatifleri tercih edilmelidir.

Bedensel Obezite Belleği

Bir bireyin fazla kilolu kaldığı süre uzadıkça, kilo kaybetmesinin zorlaştığı bilinmektedir. Bu bilgi, obezitenin kendi kendini pekiştiren ve kalıcı hale gelmeye çalışan bir olgu olduğunu düşündürmektedir. Journal of Clinical Investigation’da yayınlanan bir makaleye göre, hayvan deneylerinde obezitenin kendi kendini pekiştiren bir durum olduğunu düşündüren bulgulara erişilmiştir. Bu bulgular, çocukluk çağı obezitesine olabildiğince erken müdahale edilmesinin ve bütün yaşamlarını etkileyecek bu tablodan korunmaları ve bir an önce tedavi edilmelerinin önemini göstermektedir.

Bu çalışma, aynı zamanda erişkinlerin belli bir obezite derecesine ulaştıktan sonra, tek başına diyet ve egzersizle başarılı kilo kaybı vermekte neden zorluk yaşadıklarını da aydınlatmaktadır. Bu çalışmaya ek olarak, Nature Communications dergisinde 2015 yılında yayınlanan bir araştırma vücudumuzda taşıdığımız yağ miktarı arttıkça kilo kaybetmenin zor hale geldiğini göstermiştir. Yağ miktarı arttıkça, vücudun yağ yakmasını engelleyen bir proteinin üretimi artmaktadır.

Genetik Faktörler

University College London’dan bir grup araştırmacının Journal of Clinical Investigation Haziran 2013 sayısında yayınladığı bir makaleye göre, FTO geni olarak adlandırılan bir hatalı gen, 6 kişiden birinde aşırı yemenin nedeni gibi görünmektedir. FTO gen varyantını taşıyan bireyler daha fazla, daha kalorili ve daha yağlı gıdalar tüketmeye eğilimlidir ve sıklıkla obezdir. Aynı zamanda bu bireylerin tokluk hissini almaları da daha uzun sürmektedir. Yani obezite genetik sebeplerden dolayı da ortaya çıkabilir.

Çocuklarda Obezite

Obez çocukların büyük bir kısmında altta yatan bir sorunu yoktur. Çocukluk çağı obezitesinde enerji alımı (besinlerden elde edilen kalori) ve enerji harcanması (fizik aktivite, bazalmetabolizma hızı) arasındaki dengesizliğe yol açan bir çok neden vardır. Çocuklarda obezitenin önlenmesi ya da tedavisi dengeli beslenmeyi sağlayacak yemek alışkanlıkları kazandırmak ve aktiviteleri desteklemek yoluyla olanaklı olur.   Obezite gelişmesinde önemli rol oynayan etmenlerden birincisi hatalı beslenmedir. Yüksek kalorili gıdaların alınması, hazır yemek, hızlı yemek, çok sık ya da çok seyrek yemek, gece yatmadan önce yemek hatalı beslenmeyi oluşturmaktadır.Obez çocukların beslenme öykülerinde çok miktarda şeker, şekerli gıda, yağlı gıda ve hazır gıda tükettikleri öğrenilir. Hatalı beslenmenin düzenlenmesi için yemek içeriğinin ve yemek yeme biçiminin düzeltilmesi gerekmektedir.  

çocuklarda obezite

Yemek içeriğinin düzenlenmesi

 
  • Kolalı içecekler, gazozlar, hazır meyve suları, çikolata, gofret, dondurma, şeker, pasta, kek gibi şişmanlatıcı gıdaların kısıtlanması,
  • Reçel, bal, yağ, ekmek, makarna, pilav, börek, mantı, hamur ve sütlü tatlılar, yağ ve yağda kızarmış yiyecekler gibi karbohidrat ve yağdan zengin gıdaların kısıtlanması,
  • Hamburger, döner ekmek, pizza, tost, sosisli sandviç gibi hazır yemeklerin yenmemesi,
  • Yemek aralarında kalori bakımından zengin “abur cubur” yiyeceklerin atıştırılmasının önlenmesi,
  • Taze meyve, sebze ve kuru baklagiller gibi posalı yiyeceklerin alınmasının desteklenmesi gerekmektedir. 
Posalı yiyecekler diyetin kalorisini azaltmanın yanı sıra yeme süresinin uzatılmasını, emilim ve sindirimi uzun olduğu için acıkma hissinin gecikmesini sağlar.  

Yemek yeme biçiminin düzeltilmesi

  – Hızlı yemek yemenin terk edilmesi:Yemeğe başladıktan sonra doyma hissinin beyine ulaşması normalde ortalama 20 dakikada olmaktadır. Hızlı bir şekilde yemek yenirse doyma hissi beyine ulaşmadan önce gerekenden fazla kalori alınmış olur.   – Sık ve seyrek yemenin terk edilmesi: İdeal beslenme planı üç ana, üç ara öğündür. Günde bir ya da iki kez bol miktarda yemek yemek de çok sık yemek yemek gibi obezite gelişmesi açısından risklidir.   – Gece yatmadan önce kalori bakımından yüksek yiyeceklerin alınmaması: Yatmadan önce alınan yiyeceklerin kalorisi harcanamayacağı için kilo alımı kolaylaşır.   Çocuklar büyüme evresinde oldukları için çok kısıtlı bir diyet alırlarsa büyümeleri duraklar.Büyüme çağındaki çocuklar günlük alınan kalorinin ortalama %12’sini büyüme için kullanırlar. Kısıtlı diyet verildiğinde en önce büyüme için kullanılan kaloriden tasarruf ederler.   Verilecek besinlerin normal büyümeyi sağlayacak, yeterli kalori ve esansiyel besinleri içeren, protein, kalori ve yağ içeriği bakımından dengeli olmalıdır. Günde 300-600 ml süt, peynir, haftada üç yumurta, günde dört porsiyon taze sebze ve meyve, haftada üç gün yağsız kırmızı et, tavuk ya da balık eti tüketilmesi gerekmektedir.  

Aktivitenin düzenlenmesi

  – Günümüzde çocuklar boş zamanlarını daha çok hareketsiz olarak (televizyon, bilgisayar oyunları) geçirme eğilimindedirler. Televizyon ve bilgisayar karşısında geçirilen zamanı günde iki saat ile sınırlanması,   – Kısa mesafelerde araba yerine yürümenin, bir iki kat için asansörle çıkma yerine merdiven kullanmanın teşvik edilmesi,   – Giyinmek, çanta hazırlamak, odanın düzenlenmesi gibi bireysel işlerin çocuk tarafından yapılmasının sağlanması,   – Basketbol, tenis gibi ileriki yaşamında onu daha aktif kılacak spor becerileri geliştiren planlı aktiviteler içinde yer alması Çocuğun yaptığı egzersiz süresi ve şiddetini kendisinin ayarlaması önerilmektedir.   Çocuklar merdiven çıkarak, bisiklete binerek, ev işlerine yardımcı olarak, yakın mesafelerde arabaya binmek yerine yürüyerek hareketi hayatlarının bir parçası haline getirebilirler. Çocukluk döneminde haftada üç kez ya da daha fazla, 20 dakika ya da daha uzun süreli, orta ya da yüksek şiddette egzersiz yapmalıdırlar. Egzersiz sıklığı zamanla artırılarak haftanın her günü yapılabilir.   Egzersizin şekil ve miktarından daha önemli olan süreklilik kazanmasıdır. Çocukların hareket etmekten hoşlanmaları ve buna yaşam boyu sürecek bir alışkanlığa dönüştürmeleri gerekmektedir..   Aynı zamanda hiç hareket etmemektense herhangi bir hareket daha iyidir. Her çocuğun   hoşlanacağı bir fiziksel aktivite bulunulabilir. Egzersiz tipleri; hızlı yürüyüş, koşu, tırmanma, basketbol, futbol, dans, yüzme, kayak, bisiklete binmek, raket sporlarını içerebilir. Obezitede sağlıklı yaşam tarzı desteklenerek başarıya ulaşılabilir. Diyet ve egzersiz kombinasyonu yalnızca diyet ile karşılaştırıldığında daha fazla kilo kaybı sağladığı gözlenmiştir. Egzersiz kilo kaybının uzun süreli olmasına yardımcı olmaktadır.   Sonuç olarak;   – Yaşa uygun günlük diyetin uygulanması,   – Tüketilen yiyeceklerin düzenli bir biçimde kaydedilmesi,   – Haftalık kilo izlemi,   – Yemekleri evde yemek ve bu sırada televizyon ya da kitap okuma gibi dikkati başka yöne çeken uyaranların bulunmaması,   – Yemekler arası atıştırmanın kaldırılması, üç ana üç ara öğün alınması,   Günlük aktivitenin düzenlenmesi, Kilo kaybettikçe ödül uygulanması, Ailenin model teşkil etmesi,   Bu program uygulanarak kilo verilmektedir. Ancak asıl sorun kilonun korunmasıdır. Çünkü belli bir süre sonra yeni yeme tutumları terk edilir ve kısa sürede eski kilolara dönüş olur. Uzun dönem sonuçlarının iyi olmaması nedeni ile obezitenin ortaya çıkmadan önce ya da başlangıç döneminde tanınması ve önlenmesi büyük önem taşır.   Bir çok kişi için yemek yemek yalnızca açlığın giderilmesi ve haz alma değildir. Gerginliği azaltan, öfkeyi yatıştıran ve uyum dengesini sağlayan bir işlevdir. Tercih edilen yemek çeşitleri, tatlılara eğilim, aşırı yeme dönemlerinin ortaya çıktığı zaman, iştahın uyarıldığı çevresel koşullar, gece atıştırma, sosyal baskılar, stres etkenleri, eşlik eden depresyon ve diğer psikiyatrik bozuklukların da obezite ile savaşta dikkate alınması gerekmektedir. Aşırı yeme davranışını özendiren çevresel etkenlerinde kontrol edebilmesi gerekmektedir.   Çocukların tedavisinde aile ile işbirliği yapmak çok önemlidir. Anne ve babası obez olan çocukların obez olma olasılıkları yüksektir.Ailenin de obeziteyi bir problem olarak algılayıp algılamadığı önemlidir. Ailenin de sağlıklı yemek yeme ve aktif çevre ortamına uyması çocuğun obezite tedavisinde başarı şansını artırır. Çocuğun yeme davranışlarını kontrol edebilecek bir ortam hazırlanmalıdır.Okul, öğretmen, arkadaş gibi sosyal destek sistemlerinin de değerlendirilmesi önemlidir.   Çocukluk döneminde kilo kontrolü erişkin obezite riskini azaltacağı gibi kardiyovasküler risk etkenlerini de azaltacaktır. Çocukluk çağında obezite psikososyal sorunlar, kan yağlarında yükselme (hiperlipidemi), karaciğerde yağlanma (hepatik steatoz), şeker dengesinde bozulma gibi sorunlara yol açmaktadır. Çocukluk çağı obezitesi aynı zamanda erişkin dönemde de sürdürmeye eğilimlidir. Aşırı obez bireylerde diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, artrit gibi kronik hastalıklara yatkınlık ve erken ölüm riskinde artma olmaktadır. Aynı zamanda yaşam kalitesini olumsuz olarak etkilemektedir.   Günlük yaşamda gürbüz bebek, kilolu çocuk, şişman erişkin diye kabul ettiğimiz obezite, yaşam kalitesini hem çocuklukta hem de gelecekte tehlikeye atmaktadır.  

Obezite Nasıl Tedavi Edilir?

Obezitenin Ameliyatsız Tedavileri

Obezitenın ameliyatsız tedavi yöntemleri aşağıdaki gibidir:

  • Diyet tedavisi
  • Egzersiz tedavisi
  • İlaç tedavisi
  • Davranış değişikliği tedavisidir.
Obezite tedavisinde uygulanan ameliyat gerektirmeyen yöntemler ile ilgili Obezite Tedavisinde Kullanılan 4 Ana Yöntem başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Obezitenin Ameliyat ile Tedavisi (Obezite Cerrahisi)

Obezite tedavisinde diyet, egzersiz, ilaç ve psikoterapi gibi birincil tedavi yöntemlerinin uygulanıp başarısız olduğu durumlarda obezite cerrahisi değerlendirmeye alınır. Obezite cerrahisi kapsamında uygulanan tedaviler aşağıdaki gibidir:

Bunlara ek olarak mide balonu tedavisi de ameliyatsız yöntemler kapsamına girmekte, fakat endoskopi yoluyla yapılmaktadır.

Diyet Tedavisi

Obezitenin diyetle tedavisinde 1. adım kalori azaltımıdır. Toplam alınan kalori miktarı azaldıkça vücut kalori açığını yağ yakarak tamamlayacak ve kilo verme sürecine girecektir.

Bununla birlikte iyi hazırlanmış bir obezite diyeti doymuş yağlar gibi belirli gıdalardan uzak durmayı, onların yerine sağlıklı besinlerin yerleştirilmesini gerektirir. Bazı besin destekleri de diyet tedavisinde tercih edilmektedir.

Egzersiz Tedavisi

Obezitede egzersiz tedavisinde uygulanacak en mantıklı yöntem sürdürülebilir egzersizler ve programlardır. Bu, hayata daha fazla hareket katmak olarak düşünülebilir. Asansör yerine merdiven kullanmak dahi bu yolda atılacak bir adımdır.

İlaç Tedavisi

ÖNEMLİ NOT: DOKTORUNUZA DANIŞMADAN İLAÇ KULLANMAYINIZ

Obezitenin ilaçla tedavisinde kullanılacak az sayıda ilaç mevcuttur. Günümüzde obezitenin uzun süreli tedavisi için FDA tarafından onaylanmış ilaçlar Orlistat (Xenical), Lorcaserin (Belviq) ve phentermine ile geç salınımlı topiramat karışımından oluşan Osymia’dır. 

Dikkat edilmesi gereken konu ise eczanelerde “obezite ilacı”, “kilo verme hapı” gibi isimler altında satılan ürünlerin bir çoğunun FDA onayı almadığı ve kullanımının tehlikeli olduğudur. Obezitenin özellikle ilaçla tedavisinde doktorunuza danışmadan bir adım atmamanız gerekir.

Davranış Değişikliği Tedavisi

Davranışsal tedavi öğrenilebilen ve sosyal durumlarda sürdürülebilen davranışların kazanımına dönük bir tedavi yöntemidir. Özellikle diyetle kilo kontrolünü sağlamakta zorlananlar için oldukça etkili olabilmektedir. Davranışsal terapi ile ilgili daha fazla bilgi almak için diyetisyenimiz Merve Şahin‘in hazırladığı aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

Arayın
Bilgi Alın
Whatsapp