Obezitenin Psikiyatrik ve Psikososyal Açıdan Değerlendirilmesi
Yayın Tarihi: 15/04/2018Obezite vücutta aşırı yağ depolanması olarak tanımlanır. Obezite, gelişiminde birçok nedenin rol oynadığı multifaktöriyel bir hastalık olduğundan, değerlendirilmesi için de multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Obezite cerrahisi öncesi kişiler özellikle psikososyal ve psikiyatrik açıdan detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir.
Obez kişilere karşı önyargı, küçük görme, saygısızlık oldukça yaygındır. Sağlık alanında çalışan kişilerin dahi obez bireyleri tembel ve değersiz olarak gördükleri bildirilmiştir. Obez kişilere karşı olan önyargı ve ayrımcılık küçük yaşlardan itibaren başlamaktadır. Yapılan bir çalışmada 6 yaşındaki çocuğun, karşısındaki kilolu başka bir çocuğu aptal, tembel ve çirkin olarak düşündüğü bulunmuştur. Yapılan ayrımcılıklar, kişilerin özsaygılarının azalmasına ve depresif belirtiler göstermesine neden olmaktadır. Ayrımcılıklar kişilerin iş hayatına da yansımaktadır. Obez kadınların %16’sı işe kabul edilmemektedir
(Balcıoğlu ve Başer, 2008).
Obez bireylerde yaşam kalitesi de bozulmaktadır. Kişinin yaşadığı metabolik bozuklukların yanında bel-diz ağrısı gibi fiziksel rahatsızlıkların da olması kişilerin yaşam kalitesini etkilemektedir (Değirmenci ve ark, 2015). Vücut kitle indeksi(VKİ) 40’ın üzerinde olan kişilerde depresyon riski artmakta, özellikle obez olan kişilerde hastalığın seyri daha ağır olarak ilerlemektedir.
Yetişkinlerde genel olarak önce obezite, sonrasında depresyon ortaya çıkmaktadır. (Balcıoğlu ve Başer, 2008). Obez bireylerde depresyona yatkınlık; obezitenin şiddeti, evlilik durumu, kronik fiziksel hastalık ve ailede depresyon geçmişinin olup olmadığı ile ilişkilidir. Depresyon ve obezitenin her ikisinde de genetik yatkınlık etkilidir. Obez kişilerde fiziksel aktivite düzeyinin azalması ve fiziksel rahatsızlıklarının artması nedeniyle, kişi önceden zevk aldığı işleri yapamamakta bu da depresyona zemin hazırlamaktadır. Azalmış fiziksel aktivite düzeyi endorfin ve norepinefrin metabolizmasını etkileyerek anksiyete ve depresyonun artmasına neden olabilmektedir. Depresyonda iştah artışının olabilmesi, özellikle kadınlarda depresyon döneminde yeme ataklarının sık olması obeziteye yol açabilmektedir. Toplumun obez kişilere gösterdiği önyargı ve ayrım, bu kişilerde anksiyete, depresyon, suçluluk hissi ve somatik (bedensel) şikayetleri arttırabilmektedir (Değirmenci ve ark, 2015).
Obez kişiler incelendiğinde; kişilik bozuklukları, uyku bozuklukları, tıkınırcasına yeme bozukluğu ve gece yeme sendromuna da bu kişilerde yaygın bir şekilde rastlanmaktadır. (Oğuz ve ark, 2016).Tıkınırcasına yeme bozukluğu (TYB) yemek yeme davranışı üzerinde kontrolün kaybedildiği, belli bir zaman dilimi içerisinde çoğu kişinin yiyebileceği miktardan çok daha fazla miktarda yemek yeme olarak tanımlanabilir. Obezite tedavisi için hastaneye başvuran kişilerde TYB’nin %25-30 oranında görüldüğü, bariatrik cerrahi hastalarının yaklaşık yarısında TYB tanısı olduğu bildirilmiştir (Turan ve ark, Poyraz ve Özdemir, 2015).
Gece yeme sendromu (GYS), günlük kalorinin %25 ve daha fazlasının gece uykudan uyanarak ya da akşam yemeğinden sonra alınması durumudur. Bu yiyecekler genel olarak karbonhidrat ağırlıklıdır. Çoğu obezite hastasının, obez olmadan önce de gece yemesinin olduğu bildirilmiştir(Orhan ve Tuncel, 2009). Obez kişilerde yeme tutumlarında da sorunlar yaşadığı görülmüştür. Yeme tutumlarını altında yatan sebeplerin araştırılması, cerrahi sonrası davranış değişikliği için de oldukça önemlidir (Değirmenci ve ark, 2015). Obezite cerrahisi adaylarda bilişsel işlevsellik de sorgulanmalıdır. Yapılan son çalışmalar obezite cerrahisi adaylarında belli bir hedefe ulaşmak için gerekli olan yetenekleri ifade eden yürütücü işlevlerle ilgili bozukluklara rastlanmıştır. Yürütücü işlevler arasında bir işe başlayabilme, plan yapabilme, dürtü kontrolü gibi alanlar bulunur. Bu alandaki yetersizlikler, kişilerin cerrahi sonrası diyete uymalarını zorlaştırmaktadır (Sogg ve ark, 2016). Hastanın kapsamlı diyet öyküsünün sorgulanması gerekir. Bu değerlendirmeler kişilerin kilosunu etkileyen çevresel ve fizyolojik etkenlerin sorgulanmasına, diyete bağlılığını arttıran ya da azaltan faktörlerin bilinmesine yardımcı olur (Sogg ve ark, 2016).
Akut ve kronik stresler kişilerin öz bakımlarını sürdürmesini, cerrahi sonrası diyet ve fiziksel aktivite önerilerini takip edebilmesini etkileyebilmektedir. Boşanma, ağır bir hastalık dönemi, sevilen kişinin yakın zamanda kaybedilmesi gibi ağır bir stres durumu yaşayan kişilerde, sosyal desteklerinin olduğundan emin olmak ya da ameliyat tarihini stresin kontrol altına alındığı dönemlere ertelemek adına önemlidir (Sogg ve ark, 2016).
Hastanın psikiyatrik öyküsüne ek olarak kişilerin obezite cerrahisinden beklentileri, gerçekçi hedeflerinin olup olmadığı, hastanın motivasyonu ve bilgi düzeyi, cerrahinin faydaları ve olası riskleri, stresle baş etme mekanizmaları, sağlıkla ilişkili davranışları (alkol, sigara, madde kullanımı) gibi cerrahi sonrası başarıyı etkileyebilecek faktörler tek tek sorgulanmalıdır.
Dyt. Psk. Merve GÜNDÜZ & Op. Dr. Murat Üstün
KAYNAKLAR
1)Balcıoğlu, İ. & Başer, S.Z. (2008). Obezitenin psikiyatrik yönü, Türkiye’de Sık Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar Sempozyum Dizisi, 62, 341-348.
2)Değirmenci, T., Oğuzhanoğlu, N.K., Varma, G.S., Özdel, O. & Fenkci, S.(2015). Obezitede psikolojik belirtiler ve ilişkili etmenler, Arch Neuropsychiatr, 52, 42-46.
3)Oğuz, G., Karabekiroğlu, A., Kocamanoğlu, B. & Sungur, M.Z. (2016). Obezite ve bilişsel davranışçı terapi, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 8(2), 133-144
4)Orhan, F.Ö. & Tuncel, D. (2009). Gece yeme bozuklukları, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 1, 132-154.
5)Turan, Ş., Poyraz, C.A. & Özdemir, A. (2015). Tıkınırcasına yeme bozukluğu , Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7(4), 419-435.
6)Sogg, S. & Lauretti, J. (2016). ASMBS guidelines-Recommendations fort he presurgical psychosocial evaluation of bariatric surgery patients, Surgery for Obesity and Related Diseases, 12, 731-749.